Babacan: Bir Vakitler Erdoğan’a Destek Olmuş, Düşünce Vermiş Dostlarım; Sizlere Inç Sallayanlara Aldırmayın.

Demokrasi ve Geveze (DEVA) Partisi Genel Başkanı Mehabetli Babacan, “Vaktiyle Erdoğan’a bindi olmuş, düşünce vermiş dostlarım; sizlere parmak sallayanlara aldırmayın. Siz, 28 Şubatçı Perinçek’in ve Bahçeli’nin tahribatına kuma değilsiniz. Siz, mafyalarla kol kola yürüyenlerin suçlarına kuma değilsiniz. Siz, ekonomiyi gayrimuntazam fail, topladıkları vergileri yarar gruplarına peşkeş çekenlerden sorumlu değilsiniz. ve bildirme önemlisi, sadık değilsiniz. Olur, sadık değilsiniz. Bu adaletsiz siyasete, bireysel hakları yok sayan düzene, şahsi çıkarlara odaklanmış iktidara sınırlı değilsiniz. Yokuş yolunuz amade. Azametli mücadelenin adresi amade” dedi.

Şanlı Babacan, zaman Ankara Atatürk Spor Salonu’nda düzenlenen “DEVA Türkiye’si” etkinliğinde konuştu. Babacan, şunları söyledi:

“Sizlerle bire bir hikaye benimsemek istiyorum. Hindistan’daki meşhur Tac Mahal’in hikayesini agâh misiniz? Babür İmparatoru Şah Evren, haddinden fazla sevdiği eşi Mümtaz Mahal’i kaybetmiş, eşinin mezarının olduğu yere güzelce tıpkısı türbe yaptırmak istemiş. Yeryüzü gani mimarları, yeryüzü kızıl taşları getirtmiş. Minareler, kubbeler yükseldikçe, yapının azameti belirmeye başladıkça Şah mest ergin, kendiliğinden eski. Bu muazzam anıtın uğruna yapıldığı mezar ise haliyle küçülmüş. Şah, bu anıtı hangi için yaptırdığını unutacak kadar kendini kaybetmiş. Çatı gitgide yetik ama Şah bir kalem tatmin tor. Mezarın üstüne elan aşkın sütun, daha büyük bahçeler yaptırmış. Fakat Şah’ın içine sinmeyen, ahengi bozan benzeri molekül varmış. Bir periyot bu kubbelerden birinin üstüne çıkıp dun akla yatkın bakmış, bakmış ve uğruna görkemli çatı inşa ettiği eşinin bir nebzecik noksan mezarını görmüş. Heyecanla ‘Buldum’ demiş, ‘Ahengi bozan özdek bu. Atın bunu buradan’. Söylenti odur kim mezarı kaldırtmak istemiş. İşte bu, gerçekte yalnız Şah Âlem’ın değil, Erdoğan’ın dahi hikayesi.

“AK PARTİ’NİN KURUCU ÜYESİ NAMINA SİYASETE İLK ADIMIMI ATTIM”

Bugün, tamam 7 bin 825 dolaşma oldu. 21 sene 5 ay 2 dönüş… Peki, siyasete kadem attığım evvel günden itibaren, dile basit, 7 bin 825 çevrim oldu. 34 yaşında, ülkesinin yarınlarını dert fail tıpkısı taze yerine siyasete girdim. 90’lı yılların hukuksuzluğundan dem alamadığımız, askeri vesayeti iliklerimize arbede hissettiğimiz, ekonominin diplerde olduğu günlerdi, o eyyam. Yıl 2001. Bu ülkenin aynı vatandaşı namina mecbur hissettim kendimi. Eksiksiz bunlara alın sâdır, hak ve özgürlükleri temel kayran benzeri tatlılıkla yola çıktık. Demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü savunan tıpkı parti programı hazırladık… ve evet, DOĞRU Parti’nin müessis üyesi kendisine siyasete önce adımımı attım.

Yeryüzü gailesiz bakan bendim. Ekonominin cemi yükünü, önceki hükümetlerin senelerce biriktirdiği o kısık yükü üstlendim. Peşi Sıra, Kaynak Bakanlığı’yla bu arada Avrupa Birliği Başmüzakereciliği’ni de üstlendim. Yeri geldi, günde iki ülkeye gittim. Seçkin gün, sabahın 3’üne 4’üne büyüklüğünde çalıştım. Arkadaşlarımla beraber, ülkemizi darboğazdan çakozlamak amacıyla canla başla didindik. Yanımda temas antlaşma mükemmel isimlerle, başarılı ve tecrübeli bire bir ekiple cereyan ettim.

“2002’DEN 2013’E MİLLİ GELİRİMİZ YAKLAŞIK 3 TEKMIL ARTTI”

Seçkin konuda enformasyon heyetleri kurduk. Gelişigüzel kararı alırken, her adımı atarken ilk kesin müşavere yaptık. Dışişleri Bakanlığı yaptım. Doğru hedefler, doğru esame ve makul politikalarla ülkemizin itibarını ve gücünü zait bir diplomasi ekibinin başında oldum. Hatırlayın o günlerdeki bakanlar kurulunu. Hatırlayın Divan başkanlarını. Rastgele kimlikten, değme yetkinlik alanından insanların müsavat zarfında değme şeyi özgürce tartıştığı tıpkısı hükûmet vardı. TBMM, temel ayrımsız konuşma kurumu namina çalışırdı. Herhangi Bir şeyi özgürcesine tartıştığımız, danışma edebildiğimiz ayrımsız ortamda, ülkemize tarihi başarılarla komple bir ahit yaşattık. O dönemi birlikte yaşadık. Tamam, ekonomiyi hepiniz biliyorsunuz, hatırlıyorsunuz. İki iri krizi, 2002 ve 2009 krizlerini çözen ekibin başındaydım. Ama ayrımsız zamanda, seçkin alanda sayımsız reformlar fail tıpkısı takımın parçasıydım. Bu sayede duygusal fert, can fert zenginleştik. ‘Şöyleydi, böyleydi’ diyenlere bakmayın siz. Rakamlar arasında. 2002’den 2013’e milli gelirimiz kısaca 3 bitirme arttı. 3 bin 600 dolardan 9 bin 700 dolara imdi. Bakın, bunlar, dolar enflasyonundan arındırılmış rakamlar. Biz ayrıldıktan sonra ise milli sağlık az daha yarı yarıya düştü. 9 bin 700 dolardan indi 5 bin 800 dolara.

“DİYORUM Kİ ‘HİKMET İMZADAYSA BEYGIR BİR İMZA DE ENFLASYONU BİR DÜŞÜR BAKALIM”

Dünyayla aramız açıldı. Dünyada 16. büyük ekonomi olmuştuk. Demincek düştük 20. sıraya. Ben hakeza kalburüstü dönemleri anlatınca birileri diyor kim ‘Ben imza atmasaydım yapamazdın’. Ego de diyorum kim ‘Hikmet imzadaysa beygir bir imza da enflasyonu tıpkısı düşür bakalım’ diyorum. ‘4,5 yıldır illet bu devlet kriz ardına kriz yaşıyor’ diyorum. Şurası anlamıyorlar aynı türlü; yakın ve ehil kadrolarla çalışmazsanız olanaksız. Kararları müşavere ile almazsanız olamaz. Adaleti ayrılma ederseniz olamaz. O ongun günleri tıpkısı hatırlayın arkadaşlar. O dönemde emekliler, maaşlarından artırdıklarıyla daraç dışına tatile giderdi. Çoluk Çocuk, KYK burslarıyla dünyayı gezerdi. Yıpranmamış işe başlayanlar, akilane kredilerle aldırmaz eş alırdı, araba alırdı. Tatile başvurmak, ülkemizi gezmek kolaylaşmıştı. Kafelerde, restoranlarda dostlarla mülaki olmak, aşındırmak yemek sıradanlaşmıştı. Evet, Başmüzakereci namina, Avrupa Birliği istikametinde rekor sürede reformlar yapan ekibin sessizce koordinasyonunu yaptım. İnsan haklarında saldırış yapıyorduk. Özgürlükleri büyütüyorduk. Hangi diyorduk hep beraber? ‘Avrupa, Avrupa duy sesimizi. İşte bu Türkiye’nin kıç sesleri’ diyorduk. O yıllarda milletin derdi neydi, hatırlıyor musunuz? Avrupa Birliği’hangi gireceğiz evet ‘E peki kokoreç yasaklanacak mı abi’ diye niteleyerek soruyordu insanlar. Türkiye’nin yıldızının parladığı yıllardı, o yıllar. O dönemde Türkiye, kavgaların parçası olmadı. Da, devletler arası, milletler arası arabuluculuk yaptık. Kavgaları önledik, küsleri barıştırdık. Askeri vesayeti de namevcut ettik, kazançlı darboğazı bile. Hatasıyla sevabıyla cemi 14 sene, yemeden içmeden amma sadece halkımız için çalıştım. Türkiye’nin o iyice günlerine baktığımda, o başarının aynı parçası oluşmak, hayatım süresince benim üzere benzeri haysiyet olacak.

2001’bile alay malay yola çıktığımız Recep Tayyip Erdoğan, sözünden döndü. Olur, sözünden döndü. Şah Dünya gibi, külliyenin tepesine bundan sonra ve ‘yıkın bunu’ diye niteleyerek, kendisini oraya haiz demokrasiye gözünü dikti. Tamam, artık Erdoğan üzere el erki, o ahengi bozan beribenzer aynı ayrıntıydı çünkü. Bir Seçkin Mahal’in mezarı kadar. Türe, kuma beyin, danışma, plüralizm; bütünü o ahengi bozan yoz ayrıntılardı. Yola çıkarken namına milyonlarca eş destek vermişti. Amma o, yola hangi amacıyla çıktığını unuttu. İnsanların kendisine hangi üzere destek verdiğini unuttu. Rüfeka, ego bu hikayeyi, gelinen bu noktayı akseptans etmiyorum.

“KEÇİÖREN’DEKİ MÜTEVAZI EVİNDEN TAŞINDI, DEVASA BİR KÜLLİYE İNŞA ETTİ”

Bu Arada tığ, bu hikayeyi akseptans etmiyoruz. Şah Dünya, namına Taç Mahal’i yaptıran nazik hayalinden vazgeçmeyi düşünmüş tür. Amma biz, yola çıkarken ulaşmayı hedeflediğimiz özgürlüklerden, ati demokrasiden, çoğulculuktan, katılımcılıktan, hukuk devletinden vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. O ne yaptı? Keçiören’deki mütevazı evinden taşındı, devasa bire bir külliye inşa etti. Kuma aklı metrukiyet etti. Biricik başına karar vermeyi bili saydı. Eleştiriyi, bildirme ufak benzeri itirazı baskıyla susturdu. Adalet ve özgürlükleri ezdi geçti. Makule cins adaletsizliklere, hukuksuzluklara ayn yumdu, ayrıca imza attı. ve Ihvan, ego artık orada duramazdım, durmadım. ve incizap ettim. Hemen ben değil, metanetli çok sağduyu sahibi arkadaşım üstelik aynısını yaptı. Haddizatında ben, vaktiyle DÜRÜST Parti’yi muvaffakiyetli işleyen mebde ve değerlerden on paralık ayrılmadım. YANLIŞSIZ Parti’nin bünye ideallerinden ayrılan, Sayın Erdoğan oldu. Bakın, bugün bibi, emsali görülmemiş bire bir kırıcı elde eden nüfuz, her şeyden kopmuş halde, olan biteni kubbesinden izlemeye devam ediyor. Bu gidişata uygunsuz ne varsa gözden çıkarmaya amade. Yıkıp geçiyor, ezip geçiyor. KHK’larla milyonları canından bezdiriyor. Akşam yarısı kararlarıyla ülkeyi birbirine katıyor. Sağlıkçılara hayatı zindan ediyor. Bu ülkede yaşayanların çoğunu, detaylı zamandır yepyeni derinlikte tıpkısı yoksulluğa gömüyor.

“TÜRKİYE’DE İLK ÖĞÜN, SEÇME TÜRLÜ SİYASİ KİMLİĞİ DEMOKRATLIK ÇATISI ALTINDA BİRLEŞTİRMEYİ BAŞARMIŞ BİR SİYASİ HAREKETİZ”

Demin burada biraz duralım. Şöyle tıpkı yoğun zaman alalım. Rahat olalım. Çünkü imdi UMAR Partisi var. Daha Çok tek şey eskisi kabilinden olamaz rüfeka. 9 Mart 2020 tarihinde yola çıkarken söylediğimiz üzere, hiçbir husus eskisi üzere olmayacak. İşte bu yüzden, bilcümle beraber baştan kolları sıvadık. Ülkemizin yarınları üzere yeniden yola çıktık. Dahi siyasette bakir bir sefer açarak ilerliyoruz. Henüz geçmiş mücerrep sokak sokaklarla bizim işimiz bulunmayan. 9 Mart 2020’de, özgürlükleri benimseyen, eş akla inanan, bilime ve adalete güvenen eski-kullanılmamış arkadaşlarımızla bu arada ÇIKAR YOL Partisi’ni kurduk. Biz, adil olmayı nişan edinmiş, demokrasiye inanan, yokuş yolunu bütün özgürlükle mensur etmiş tıpkı siyasi hareketiz. Sağcı, solcu, sosyalist, erkinci, milliyetsever, muhafazakar; olur, bu kavramların seçkin birinin mesajları var. Bu mesajların hiçbirini reddetmiyoruz. Seçme birinden öğrendiğimiz çokça şey var. Ama bu kavramların seçkin birinin, sırtında taşıdığı yükler olduğunu da görüyoruz. İşte bunun içindir kim biz, parti adina kendimizi yegâne benzeri sıfata hapsetmiyoruz. Tığ, Türkiye’da ilk kez, değme cins politik kimliği demokrasi çatısı altında birleştirmeyi nail bire bir siyasi hareketiz.

“TÜRKİYE’DAHI İLK NÖBET, SORUNLARI TEK YEGÂNE TESPİT EDİP DEĞME BİRİNİ ÇÖZECEK PLANLARI HAZIRLAYAN BİR SİYASİ PARTİYİZ”

Ne geçmişten gelirse gelsin, Türkiye’nin yarınlarında mülaki bir kadroyuz. Türkiye’bile ilk kez, sorunları bir tane biricik tespit edip seçkin birini çözecek planları hazırlayan tıpkı siyasal partiyiz. ve bunun için çokça güçlüyüz. Türk, Kürt, Gündüz Feneri, Laz, Çerkes; on paralık ayırt etmez. Mutekit, maada Müslüman; fark etmez. Sünni, Alevi; ayırt etmez. İnanan, inanmayan; fark etmez. Hayat tarzı, ideolojisi, geçmişi on paralık ayırt etmez. Ülkemizin yarınlarını özgür ve ensesi kalın kılacak, eşit vatandaşlığa kani demokratların bir tane adresiyiz biz. İşte o yüzden zaman burada, Artvin’in Hopa ilçesinden üstelik Ağrı’nın Patnos ilçesinden üstelik Yozgat’ın Yerköy ilçesinden da Mardin’in Midyat ilçesinden dahi Edirne’nin Uzunköprüsü’nden birlikte İzmir’in Güzelyalısı’ndan dahi Türkiye’nin beher köşesinden binlerce arkadaşımın arasındayım.

Son dönemde değme yerde tıpkısı kelimeyi duyuyorum. Konya Meram’üstelik Bakir Yol’daki kafeler caddesinde güçlenmiş iki çay benzeri kekin hesabını özne taze kardeşimden, Diyarbakır’dahi Fakiye Teyran Caddesi’nde dönme sonu raporuna nazır esnaf arkadaşımdan, Bağcılar’de sabahın karanlığında okula giden liseli öğrenciden, apartmanın sefer kutusunda istiflenmiş faturalarda zat adını arayan babadan aynı lafız, bilcümle benzeri kelimeyi duyuyorum. Mutlu aynı hayatı olsun diyerek yavrusunu uzak şehirlere ihata etmek amacıyla göndermiş anneden, geceleyin geç vakitte işten çıkıp evine boydak yürüyen kadınlardan, yazdığı haberdeki kelimeleri dikkatle seçen gazeteci dostlarımdan; cemiyet, kazanç kabilinden sivil toplum kuruluşlarının üyelerinden… İnanın, hep bire bir söz herkesin dilinde.

“İNSANLAR KENDİ HAYATINDAN, SEVDİKLERİNİN HAYATINDAN ENDİŞE DUYUYOR”

İnancından dolayı faize bulaşmamak amacıyla birikimini altına, dövize yatırmış hacı amcamdan, nakliye kamyonunu muntazır çiftçiden, pazarda filesini dolduramayan emekliden, muhalefete üstelik iktidara dahi görüş vermiş herkesten, peki, ayrımsız kelimeyi duyuyorum. Nedir o lügat? Keder. Peki, bulut. İnsanlar, özlük hayatından, sevdiklerinin hayatından bulut duyuyor. İnsanlar, ülkesinden, siyasetten bulut duyuyor. Olur, sistem endişeli. Endişeli öğrenciler. Endişeli kadınlar. Endişeli Kürtler. Endişeli Aleviler. Endişeli çoluk çocuk, anneler, babalar. Endişeli muhafazakarlar. Endişeli sekülerler. Herhangi Bir birini çok mebzul anlıyor, o duyguyu bilcümle şuramda hissediyorum. Fakat buradan, Ankara’nın ortasından sesimin ulaşabileceği herkese seslemek istiyorum. Endişeye mevki bulunmayan. Bu iktidarın hoyrat politikalarından, bu iktidarın yaptığı haksızlıklardan, bu iktidarın dirim tarzlarına yaptığı baskıdan, bu iktidarın fakirliği zorunlu taraf haline getiren icraatlarından, bu iktidarın eğitimi hallaç pamuğuna çevirip çocukların yarınlarını mahvetmesinden endişe etmeyin. Biz buradayız, rahat olun, kâffesi geçecek.

“CEMEVLERİ İBADETHANEDİR VE BU STATÜYE KAVUŞACAKTIR”

Doğruluk, doğruluk, hürriyet diye çıktığımız bu yolda, Türkiye Cumhuriyeti’nin beher vatandaşının kıymet ve kasıntılı vatandaş olmasına sağlayana çatışma biz buradayız. ‘Giderlerse çocuğum işten kovulur’ diyen Esenyurt’taki Ahmet Amca’m; tek zül ika, yegâne bire bir birey senin de ailenin de helal lokmasına ayn dikemez. ‘Giderlerse aldığımız toplumsal arkalama kesilir’ diyerek çekinen Haymanalı Fadime Teyze’m; on paralık korku, aldığın müzaheret kesilmeyecek. Tamlık tersine, zamlar karşısında eriyen yardımları insancasına yaşayacak seviyelere yükselteceğiz. ‘Üniversiteden sonradan iş bulamayacağım’ diyen Sivas’taki Yoğunluk kardeşim; biz buradayız, tığ. İşsizliğin önüne geçeceğiz. İstihdamı hızlı hızlı artıracağız. Kürtçe öğretmenliği okuyan, ama senede vakit kaybetmeden tıpkısı skor sarıklı ataması yapıldığı üzere göreve başlayamayan Azad kardeşim; az buçuk sabır. Anadili ayrımsız doğruluk. Atamaların önündeki fiili engelleri kaldıracağız. İnancı kültürel ayrımsız etkinlik namina görülen Hüseyin kardeşim; az kaldı. Cemevleri ibadethanedir ve bu statüye kavuşacaktır, hiç merak etme.

“NEYMİŞ, ‘GENÇLER İŞ BEĞENMİYOR.’ BEN BU CÜMLEYİ REDDEDİYORUM RÜFEKA”

Zaman dillere persenk olmuş tıpkı anlatım var, haddinden fazla bildik tıpkısı anlatım. Sanki, ‘Gençler hareket beğenmiyor’. Ego, bu cümleyi reddediyorum rüfeka. Çocukluğundan itibaren iri hayallere inandırılmış, sınavlardan sınavlara koşturmuş, elektrikler kesilse de öğüt başından kalkmamış gençler bugün eğer işsizse bizlere hemen ar etmek düşer. Bu ne forma hadsizliktir böyle. arada sırada hem para kazanıp hem okuluna gitsin; ara sıra annesine, babasına, kardeşine baksın, gidip bin aynı zorlukla üniversite okusun ve sonradan hareket bulamasın, anca mi? Kimse kusura bakmasın. Zihayat arkadaşlarım; beğenmediğiniz gelişigüzel konuda haklısınız. Bugünkü hayatınız çocukluk hayallerinize benzemiyorsa beğenmeyeceksiniz. Fethetmek zorunda değilsiniz. Bugün yaşadıklarınız çocukluğunuzdan elan zorsa beğenmeyeceksiniz. Zaman bu ülkede yarınınızı göremiyorsanız beğenmeyeceksiniz. Biz de beğenmiyoruz. O yüzden sizinle bu arada eskimemiş benzeri hikaye fora etmek istiyoruz.

“KENDİSİNE MUHALİF GAZETECİLERİN DAHİ İSMİNİ BİLEN, ‘SEVGİLİ MUSA’ DİYEN, ESPRİ ÖZNE KİŞİNİN, AHIT GELİP ÜSTELIK MUHALİF GAZETECİLERİ CEZAEVİNE ATABİLECEĞİNE İHTİMAL VERMEMİŞTİNİZ”

ILAÇ Partisi, sizin eviniz. REÇETE Partisi, sizin yurdunuz. Ne mahalle, ne gerçeklik, ne terbiye seviyesi; hiç ayırt etmez. Elkızı, baş başa hayallerinize yakışan tıpkısı mevki mensur edelim. Eş, baş başa koca onuruna layık aynı sahn kuralım. Şimdi ben, bugünkü nüfuz partisine geçmişte destek vermiş milyonlara çağırmak istiyorum. O sağduyulu, milletini dost cefakar iyicene insanlara çağırmak istiyorum. Bu tabloyu içinize sindiremediğinizi biliyorum. Siz, 2002’bile iri bire bir arzu büyü ile görüş verirken bugünler için fikir vermemiştiniz, biliyorum. 2002’da büyük umutlarla iktidara taşıdıklarınızın adaletsizlik yapmasını istememiştiniz, biliyorum. Fukaralık üzere, yasaklar amacıyla, usulsüzlük amacıyla oy vermemiştiniz; çok ferah biliyorum. Müstakil gücü eline geçirip, aksi gördüğü herkesle kavga etsin diyerek bugünkü iktidara oy vermemiştiniz. Şehremaneti başkanlığı döneminde, kendisine ters gazetecilerin da ismini bilici, ‘Sevgili Musa’ diyen, nükte yapan kişinin periyot gelip üstelik karşıt gazetecileri cezaevine atabileceğine belki vermemiştiniz. Siz, türe istediniz, ülfet istediniz, demokratlık istediniz. Zaman da olan bitene razı olmadığınızı, yanlışlara gözlerinizi yummayacağınızı haddinden fazla ongun biliyorum.

“VAKTİYLE ERDOĞAN’A BINDI ERGIN, GÖRÜŞ VERMİŞ DOSTLARIM; SİZLERE PARMAK SALLAYANLARA ALDIRMAYIN. SİZ, MAFYALARLA BRANŞ KOLALAMA YÜRÜYENLERİN SUÇLARINA ORTAK DEĞİLSİNİZ”

Buradan çokça net şekilde altını çizerek izah etmek istiyorum: Bir Vakitler Erdoğan’a bindi olmuş, görüş vermiş dostlarım; sizlere inç sallayanlara aldırmayın. Siz, 28 Şubatçı Perinçek’in ve Bahçeli’nin tahribatına eş değilsiniz. Siz, mafyalarla branş kolalama yürüyenlerin suçlarına kuma değilsiniz. Siz, ekonomiyi tertipsiz fail, topladıkları vergileri menfaat gruplarına peşkeş çekenlerden sorumlu değilsiniz. ve arz önemlisi, tutkun değilsiniz. Evet, sınırlanmış değilsiniz. Bu adaletsiz siyasete, bireysel hakları namevcut sayan düzene, ferdî çıkarlara odaklanmış iktidara tutkun değilsiniz. Çıkış yolunuz amade. Kibirli mücadelenin adresi amade.

“İLK POSTA BİR SİYASİ PARTİ, DAHA SEÇİM TARİHİ DAHİ AÇIKLANMAMIŞKEN SUNU UFAK DETAYINA BÜYÜKLÜĞÜNDE HÜKÜMET PROGRAMINI AÇIKLIYOR”

Zaman, binlerce maddeden oluşan 22 gösteri planımızla karşınızdayız. Gelişigüzel biri tek tek hesaplanmış, gerçekçi ve derhal yapılması gerekenlerin hazırlığı ile buradayız. Ülkemizi içine düştüğü bu adaletsizlikten, bu kazançlı krizden, bu bataklıktan çıkaracak icraat listesi ile karşınızdayız. Söz uçar, alfabe kalır, değil mi yâran? Biliyorum, abes söze karnınız tok. Biliyorum, hoppadak seçme dönemi kapınızı çalanlara güveniniz bulunmayan. Biliyorum, münhal arttırmayla seçme vaadi verenlere itimadınız namevcut. Ancak zaman burada tarihimizde tıpkı önce yaşanıyor. Peki, ilk defa bir siyasi parti, daha seçme tarihi bile açıklanmamışken sunu ufak detayına kadar hükümet programını açıklıyor. Hükümet programının aplikasyon detaylarını takvimiyle beraber açıklıyor. İlk posta bire bir siyasi parti, tarımdan teknolojiye, ekonomiden insan haklarına hangi yapacağına dair haset gününe yapılmış ayrımsız çalışmayı seçmenlere sunuyor.

“BİZ BU ÜLKEYİ YÖNETMEYE HAZIRIZ”

İlk kere bir ihtilaf partisi, ‘İktidara gelirseniz ne yapacaksınız’ sorusuna özgüvenli bir şekilde detaylıca yanıt veriyor. Burada kaçamak yanıt yok. Burada gri alan bulunmayan. Yağız ve beyaz büyüklüğünde kesin cevaplar var. Küşade, mertçe hangi açmak istediğimizi ortaya koyuyoruz. Allah’tan eksantrik tek kimseden çekinmeden bunu acun aleme açıklıyoruz. Bugün MERHEM Partisi, Türkiye’ye bu yazılmış taahhütte bulunuyor; tığ hazırız, biz bu ülkeyi yönetmeye hazırız. Zaman burada, bu salonu dolduran ILAÇ kadroları Türkiye’yi yönetmeye amade. Ne yapacağımızı teker teker burada anlatmaya kalksam 22 gösteri planının yemeden içmeden ismini saymak de oldukça aynı vaktimizi alır. İsterseniz konu husus hep eylemleri okuyayım, sabaha kadar burada kalmaya razıysanız tabiatıyla kim.

Kısaca tercüman olmak icabında; bu 22 eylem planı, üç taşıyıcı dergi konusunda oturmuş durumda. Benzeri; kıvrak, sürdürülebilir ve etraflıca iktisat. İki; özgür, hayatiyetli ve mutlu ayrımsız topluluk. Üç; nitelikli amme idaresi, etkili büyüklük. Özetin özeti bu. Çok kemiksiz tez ediyorum; Cumhuriyet tarihinde böylesine amade ayrımsız politik izlence olmadı. Bu çalışmalarda kimlerin emeği var biliyor musunuz? Ülkemizdeki çok bulunmaz akademisyenlerin, hukukçuların, ekonomistlerin, araştırmacıların, çevrecilerin, eğitimcilerin, sağlıkçıların, şehir planlamacıların, çiftçilerin, girişimcilerin, esnafın, binlerce kişinin emeği var. Yöntem birimlerimize destek veren, canla başla başla çalışan isimlerin ayrımsız kısmı şu anda bu salonda. Şimdi onlar için tıpkı alkış istiyorum. Bakın, takkadak fırka üyelerimizden küçümseme etmiyorum. Dünyanın dört bir yanı sıra, hayalinde özgür ve varlıklı Türkiye olan, partilimiz sıfır vatandaşlarımızın da bu çalışmalarda katkısı var.

“İLK 6 AYDA EKONOMİK KRİZ İKLİMİNİ ORTADAN KALDIRACAĞIZ”

Dünyaya ayrımsız nöbet daha, ayrımsız 2012’deki kadar, Türkiye Modeli’ni göstermeye hazırız. 22 eylem planımızı bir anda uygulamaya koyduğumuz dönme, Türkiye’nin 6 ayda geçirdiği dönüşüme inanamayacaksınız. İlk 90 dakikada içki borumuzu açacağız. Dip aynı hürriyet nefesi alacağız. İlk 6 ayda konuşu akse iklimini ortadan kaldıracağız. İkinci senemiz bitmeden enflasyonu bir tane haneye indireceğiz. Zira bunu yapacak akıl gücü dahi kas gücü üstelik bizde var. Bunu yapacak ciddi, bu salonda var. Tac Mahal’in tepesinden vekil Babür İmparatoru Şah Dünya kabilinden külliyenin tepesinden bakanlara cevabımız hazır; hep bu arada, demokrasi, hamle, derhal, zaman…

“ÇOK ELAN YUMRUK ŞARTLARDA, 1923’TE CUMHURİYET’İ KURDUK MU”

Bire Bir nöbet henüz esasen ediyorum. Biz, Türkiye’dahi nöbetleşe zorbalığı sona erdireceğiz. Gücü ele geçirenin diğerini ezdiği nöbetleşe zorbalığı bitireceğiz. Şimdi soruyorum sizlere; çokça henüz baski şartlarda, 1923’te Cumhuriyet Altını’i kurduk mu? 1950’birlikte demokrasiye akla yatkın en makro adımı attık mı? Aşılamaz denilen seçme krizi aştık mı? ‘Koltuğu bırakmaz’ denilen rastgele lidere veda ettik mi? ‘Bu ülkeden aynı cacık olmaz’ diyen herkesi yanılttık mı? 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’da, 28 Şubat’ta, 15 Temmuz’üstelik demokrasiye silahla, topla, tüfekle kastedenleri, bu milletin iradesini yok sayanları tarihin tozlu sayfalarına gömdük mü? Ayrımsız kat henüz yaparız. Yaptık, gine yaparız. Antrparantez inanın bana, bu kadrolarla, bu tecrübeyle çok henüz iyisini yaparız. Solcusundan sağcısına, ulusalcısından liberaline, sosyalistinden muhafazakarına, Türk’ünden Kürt’üne, Sünni’sinden Alevi’sine, inananından inanmayanına, ‘Bunlar tıpkısı araya gelmez’ dedikleri ki varsa tığ, bilcümle bu arada ünsiyet üzere, adalet üzere, hürriyet üzere buradayız.

“HÜRRIYET DAMGAMIZI, DEMOKRASİ DAMGAMIZI, ADALET DAMGAMIZI, ZENGİNLİK DAMGAMIZI VURACAĞIZ”

Şu andaki iktidarın ülkeyi geren, kutuplaştıran, beriki-sair diye ayıran, ayrıştıran uygulamalarına taannüt biz, herhangi bir ant meşveret diyeceğiz, uzlaşma diyeceğiz. Ülkemizin çıkış belgesi yolunun ‘siyasal uyum’ ve ‘toplumsal ahenk’ olduğunu gayet bol biliyoruz. 85 milyon, hep beraberiz. Türkiye’nin eskimemiş yüzyılına damgamızı vuracağız. Hürriyet damgamızı, demokratlık damgamızı, türe damgamızı, işve damgamızı vuracağız. Hangi diyoruz? Oylar ÇIKAR YOL olsun, Kazanan Türkiye olsun. Hangi diyoruz? Kaşe damlaya, oylar MERHEM’ya diyoruz.”

Share: